Resûlullah (s.a.a.) şöyle buyurmuştur: "Allah şöyle buyurmuştur: Kulum Bana farzlardan daha sevimli hiçbir şeyle sevimli olmamıştır. O müstehablarla Benim sevgimi elde etmeye çalışır. Sevgilim olunca ve Ben de kendisini sevince onun duyan kulağı, gören gözü, konuşan dili, tutan eli ve yürüdüğü ayağı olurum. Beni çağırdığında icabet ederim ve Benden bir şey istediğinde kendisine veririm." (el-Mehasin, 1/454/1047).
İmam Ali (a. s) kendisine, Allah âşıklarının derecelerini soran bedeviye şöyle buyurmuştur: "Allah âşıklarının en düşüğü itaatini küçük, günahlarını büyük görür ve iki âlemde kendisinden başka hiç kimsenin hesaba çekilmeyeceğini sanır."
O bedevi bunu duyunca bayıldı ve ayılınca da şöyle dedi: "Bundan daha yüce bir mertebe var mıdır?"
Hz. Ali (a.s.), "Evet, bundan daha yüce yetmiş makam vardır." (Mustedrek'ul-Vesail, 1/133/188).
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz akıl sahipleri düşüncelerini kullanarak Allah'ın sevgisini elde etmeye çalışanlardır. Bu makama ulaşınca sevgisini ve isteklerini Yaratıcısına has kılar ve böyle yapınca da en büyük makama erişir. Rabbini kalbinde görür. Hikmet sahiplerinin elde ettiği şekilden farklı bir şekilde hikmet elde eder ve âlimlerin elde ettiği şekilden farklı bir şekilde ilim öğrenir. Doğruluk sahiplerinden (sıddıklardan) farklı bir şekilde doğruluk sahibi olur. Hikmet sahipleri hikmeti susarak elde etmişler, âlimler ilimlerini araştırarak ve doğrular da doğruluğu huşu ve uzun süreli ibadet ile elde etmişlerdir." (el-Bihar, 70/25/26).
Allah-u Teâlâ sıddık kullarından birine şöyle vahyetmiştir: "Beni seven ve Benim de kendilerini sevdiğim; Bana iştiyak duyan ve Benim de kendilerine iştiyak duyduğum, Beni anan ve Benim de kendilerini andığım kullarım vardır. Onlara verdiğim en az şey şu üç şeydir: Birincisi; kalplerine nurumdan bir parça atarım ki bu sebeple, Benim kendilerinden haberdar olduğum gibi onlar da Benden haberdar olurlar. İkincisi; gökler, yerler ve gökler ile yerlerde bulunanların hepsi onların terazilerinde olsa yine de onların değerini onların gözünde az gösteririm. Üçüncüsü; onlara yönelirim ve Benim kendisine yöneldiğim kimselere neler vereceğimi hiç kimsenin bildiğini sanıyor musun?" (Musekkin'ul-Fuad, 28).
(Muhammed Muhammedî Reyşehrî, Mizanu'l-Hikmet).