HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 13 MART 2025, PERŞEMBE

Adım adım Kerbela’ya -1-

Adım adım Kerbela'ya -1-


'Yazım sana gelince Hüseyin b. Ali ve Abdullah b. Zübeyr'in,
 bana biat etmelerini sağla. Şayet biat etmekten kaçınırlarsa boyunlarını vur'
12.08.2021 21:42
Adım adım Kerbela’ya -1-
Adım adım Kerbela’ya -1-
Yezid, saltanat koltuğuna oturduğunda otuz dört yaşındaydı. Halife olduğu sırada Medine Valisi Velid b. Utbe, Mekke Valisi Amr b. Said b. el-As, Kûfe Valisi Numan b. Beşir, Basra Valisi de Ubeydullah b. Ziyad idi.

 

Yezid, saltanat koltuğuna oturduktan sonra diğer valilere ve Medine Valisi Velid b. Utbe'ye bir mektup yazarak, Medeni halkından biat almasını istemişti. Yezid ayrıca fare kulağı kadar küçük bir kağıda da şunları yazdı:

 

"Yazım sana gelince Hüseyin b. Ali ve Abdullah b. Zübeyr'in, bana biat etmelerini sağla. Şayet biat etmekten kaçınırlarsa boyunlarını vur! Başlarını, bana gönder! Halkın da biatini al! Biatten kaçanlar hakkında ise Hüseyin b. Ali ve Abdullah b. Zübeyr hakkında olduğu gibi hükmü yerine getir."     

 

Vali Velid, fikir almak için Mervan b. el-Hakem'i yanına çağırdı. Mervan şöyle dedi; "Onları hemen şimdi çağır. Yezid'e biat etmelerini ve itaat etmelerini iste. Eğer böyle yaparlarsa, bunu kabul edersin.  Şayet kabul etmekten kaçınırlarsa, hemen yaklaştır onları ve Muaviye'nin öldüğünü haber almalarına fırsat vermeden boyunlarını vur.

 

Çünkü Muaviye'nin öldüğünü duyacak olurlarsa her biri yerinden fırlayacak, muhalefet bayrağını açacak ve insanları kendilerine tâbi olmaya çağıracaklardır… Şunu da biliyorum, Hüseyin b. Ali, Yezid'e biat hususunda senin emrine uymayacaktır. O, kendini Yezid'e itaat etme mecburiyetinde görmez."  

 

Mervan'ın tavsiyesi üzerine Velid, gecenin geç saatlerinde İmam Hüseyin (a.s.) ve Abdullah b. Zübeyr'e bir çocuk göndererek yanına çağırdı. Abdullah b. Zübeyr, Hz. Hüseyin (a.s.)'a, "Sence bu saatte adam gönderilip çağrılmamızın sebebi ne olabilir?" diye sordu.

 

Hz. Hüseyin, "Sanırım ki Muaviye ölmüştür. Biat için çağrılıyoruz" dedi.

 

Abdullah bin Zübeyr, "Ben bundan daha başka bir maksat olduğunu sanıyorum" dedi. Mescitten ayrılıp, evlerine (valinin) gittiler. Vali Velid, Muaviye'nin ölümünü İmam'a bildirerek, Yezid'e biat etme konusunu gündeme getirdi.

 

İmam Hüseyin (a.s.), Velid'e cevap olarak şöyle buyurdu: "Benim gibi birisinin gizli olarak biat etmesi doğru değil. Sen de böyle bir biate razı olmamalısın. Bana öyle geliyor ki, halkın önünde Yezid'e biat etmedikçe gizlice biat etmemle yetinmeyeceksin."

 

Velid, "Evet" dedi.

 

İmam Hüseyin (a.s.), "O zaman yarın bu konudaki görüşünü açıklarsın" dedi. Velid, "Allah'ın adıyla git, yarın halkla birlikte bize gelirsin" dedi. 

 



 

İmam Hüseyin (a.s.)'ın biat etmeden gitmesine sinirlenen Mervan, Velid'e şöyle dedi; "Allah'a yemin ederim eğer Hüseyin biat etmeden şu anda buradan ayrılıp gitse bir daha böyle bir fırsatı yakalayamazsın. Bunun için seninle, onun arasındaki savaşta birçok kişinin ölmesi gerekecektir. Ya biat etsin, ya da boynunu vur." 

 

İmam, Mervan'ın bu sözlerine karşılık; "Ey Zerka'nın çocuğu! Sen mi, beni öldüreceksin yoksa Velid mi? Yalan söyledin ve günah işledin" buyurdu.

 

Sonra da Velid'e hitapla şöyle buyurdu: "Ey vali! Bizler, nübüvvet hanedanı ve risalet madeni, meleklerin gidip geldiği (dolaştığı) ve Allah'ın rahmetinin kendilerine indiği kimseleriz.

 

Allah Teala, İslam'ı, bizimle (Hz. Muhammed (s.a.v.) başlatmış ve bizimle (Hz. Mehdi) ile sona erdirecektir. Ama benden, kendisine biat almak istediğin kimse, şarap içen, elini suçsuz insanların kanına bulayan, ilahi düsturları ayaklar altına alan, alenen ve halkın gözü önünde fısk-u fücura başvuran bir şahıstır.

 

Acaba benim gibi parlak bir geçmişe sahip ve soylu bir aileye mensup bir kimsenin böyle basit bir adama biat etmesi doğru olur mu? Fakat bu hususta biz ve siz geleceği nazara almalıyız. O zaman da hilafet ve biat makamına hangimizin daha layık olduğunu göreceksiniz" buyurdu ve (…) oradan ayrıldı.

 

Vali Velid, Yezid'in kendisine kızacağını bildiği halde İmam Hüseyin (a.s.)'ı öldürmeyi aklına bile getirmemiştir.  İmam (a.s.)'ı öldürmesi gerektiği şeklinde telkinde bulunan Mervan b. Hakem'e şöyle demiştir:

 

"Allah'a yemin ederim ki, ey Mervan, Hüseyin'i öldürmüş biri olup da, dünya ve içindeki her şey benim olsun istemem. Suphanallah! "Biat etmem" derse, Hüseyin'i mi öldürecekmişim? Allah'a yemin ederim ki, Hüseyin'i öldüren kimsenin kıyamet günü mizanının hafif olacağını sanıyorum."

 

İmam Hüseyin (a.s.), Velid'in meclisinden çıktığı gece Resulullah (s.a.v.)'in türbesine girip, kabrinin yanında durdu ve ceddine şöyle seslendi:

 

"Selam olsun sana ey Allah'ın Elçisi! Ben, Senin yavrun ve kızın Fatıma (a.s.)'ın oğlu Hüseyin'im. Ben, ümmetinin arasında onların hidayeti ve önderliği için senin halife kıldığın torununum.

Ey Allah'ın Peygamberi (s.a.v.)! Şahit ol ki, onlar, bana yardımda bulunmadılar. Beni korumadılar. İşte bunlar seninle tekrar görüşünceye dek var olan şikâyetlerimdir."

Medine valisinin evinden biat etmeden ve Mervan'la münakaşa ederek ayrılan İmam Hüseyin (a.s.) ertesi gün Mervan ile tekrar karşılaştı. Mervan şöyle dedi: "Ey Eba Abdullah! Ben, senin hayrını istiyorum, size bir teklifim vardır. Kabul ederseniz sizin hayır ve yararınıza olur."

 

İmam (a.s.), "Teklifiniz nedir?" diye sordu.

 

Mervan; "Dün gece Velid bin Utbe'nin meclisinde arz edildiği gibi hemen Yezid'e biat ediniz. Çünkü bu iş senin için daha faydalıdır."

 

İmam (a.s.) cevaben şöyle buyurdu: "İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Müslümanlar, Yezid gibi bir hükümdara duçar olduğunda artık İslam'la vedalaşmak gerekir. Evet, ben, ceddim Resulüllah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu duydum; "Hilafet Ebu Süfyan hanedanına haramdır. Bir gün Muaviye'yi minberim üzerinde görecek olursanız onun karnını yarın."

 

Ama Medine halkı, onu, Peygamber (s.a.v.)'in minberi üzerinde gördükleri hâlde öldürmediler. Şimdi Allah-u Teala, onları (Muaviye'den daha kötü olan) fâsık Yezid'e müptela etti." 

     

Medine'de kendisini rahat bırakmayacaklarını gören İmam Hüseyin (a.s.) Mekke'ye gitme kararı almıştı. İmam (a.s.), Ebu Hirre el-Ezdi'ye şehirden ayrılması ile ilgili olarak şunları söylemişti;

 

"Ümeyyeoğulları malımı yağmaladı, buna karşı sabrettim; şahsiyetime dokundu yine sabrettim; fakat kanımı dökmek istediklerinde, kendi şehrimi terk etmek zorunda kaldım." 

 

Beraberinde Mekke'ye gelmeyen kardeşi Muhammed b. Hanefiyye'ye şöyle bir vasiyette bulundu;

 



 

"Bismillahirrahmanirrahim



Bu Hüseyin bin Ali'nin, kardeşi Muhammed Hanefiyye'ye olan vasiyetidir. Hüseyin şehadet ediyor ki, Allah'tan başka bir ilah yoktur. Muhammed (s.a.v.) de O'nun kulu ve elçisidir. Hak din İslam'ı, Allah'tan bütün âleme getirmiştir.

 

Cennet ve cehennem haktır. Kıyamet günü vuku bulacaktır. Onun vuku bulmasında hiçbir şüphe yoktur. Allah-u Teala böyle bir günde bütün insanları diriltecektir.

 

Ben azgınlık, makam, fesat ve zulüm yapmak için Medine'den ayrılmadım. Ben, ceddimin ümmetini ıslah etmek, marufu emir, münkeri nehyetmek, ceddim Resulüllah (s.a.v.) ve babam Ali b. Ebi Tâlib'in yolunu ihya etmek için kıyam ettim.

 

Öyleyse kim, bu gerçeği benden kabul ederse (bana itaatte bulunursa) Allah'ın yolunu kabul etmiştir ve kim de bunu reddederse (bana itaatte bulunmazsa), Allah, benimle bu kavmin arasında hükmedene kadar sabrederim. (kendi yolumu tutup giderim). Allah hükmedenlerin en hayırlısıdır.

 

Kardeşim, işte bu benim sana olan vasiyetimdir. Tevfik Allah tandır. O'na tevekkül ediyorum ve dönüşüm de yine O'na doğrudur." 

 

İmam Hüseyin (a.s.) (Medine'den) Irak'a gitmek üzere yola çıkınca, vasiyetnamesini, kitaplarını ve başka şeylerini dedesi Hz. Peygamberin (s.a.v.) eşi Ümmü Seleme'ye verdi ve ona dedi ki: "Çocuklarımın en büyüğü senin yanına geldiği zaman, sana verdiğim şeyleri ona verirsin."

 

(Hüseyin (a.s.) şehit edilince, Ali bin Hüseyin (a.s.) Ümmü Seleme'ye geldi. Ümmü Seleme Hüseyin (a.s.)'ın kendisine verdiği her şeyi ona verdi.) 

 

Ertesi gün de İmam Hüseyin (a.s.) şehirden ayrıldı. İbn Zübeyr, Valinin biat teklifine hayır, dediği gece karanlıktan istifade edip, gizlice şehri terk ettiği hâlde yakınlarının uyarılarına rağmen İmam Hüseyin (a.s.) herkesin bildiği yolları kullanarak şehirden ayrıldı.

 

Çünkü İmam Hüseyin (r.a.), bildiği bir kadere teslim olmuş, öleceğini bildiği hâlde yola çıkmıştır. Ölümü göze alarak, öleceği istikamete doğru yol alan bir kişi, neden gizlice kaçsın ki? 

 

Hz. Hüseyin (a.s.)'ın şehirden ayrılacağını duyan sevenleri, onun bu şehrin dışında can emniyeti olmayacağını söyleyerek, İmam'ı yolculuk kararından döndürmeye çalışmışlardır. Bu kişilerden biri de kardeşi Ömer-i Atraf'dı.

 

"Kardeş! Kardeşim Hasan-ü Mücteba (a.s.), babam Emirü'l-Mü'minin'den naklettiğine göre seni katledeceklerdir. Sanıyorum ki, Yezid ibn-i Muaviye'ye karşı muhalefet etmen ölümüne sebep olacak ve böylece o haber gerçekleşecektir. Ama Yezid'e biat edecek olursan bu tehlike kalkar ve siz de öldürülmekten kurtulmuş olursunuz."

 

İmam Hüseyin (ra), buna cevaben şöyle buyurdu: "Babam Ali (a.s.), Resulüllah (s.a.v.)'den kendisinin ve benim öldürüleceğimizi ve kabrimin de O'nun kabrinin yanındaki bir yerde olacağını bana haber vermiştir.

 

Benim bilmediğim bir şeyi bildiğini mi sanıyorsun? Vallahi ben hiçbir zaman zillete boyun eğmeyeceğim. Kıyamet günü annem Fatımatü'z-Zehra, evlatlarının, kendi babasının ümmetinden gördükleri eziyet ve üzüntüleri babasına şikayet edecektir.

 

Fatımatü'z-Zehra'nın evlatları hususunda onun üzüntüsüne ve eziyetine sebep olan kimseler asla cennete girmeyeceklerdir." Devam edecek (geniş bilgi ve hikmetler için bkz. İmam Hüseyin eseri Prof. Dr. Haydar Baş)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--

logo

   E-posta: bilgi(@)adiyamanbizim.com
Tüm hakları Adıyaman Bizim adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.
Mobil uyumlu haber yazılımı: www.eticaret.com.tr