Kur'an'da şöyle buyurulur: "Bu, kaybettiğinize üzülmemeniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle şımarmamanız içindir. Allah, kendini beğenip öğünen hiç kimseyi sevmez." (Hadid, 23).
Resûlullah (s.a.a.) şöyle buyurmuştur: "Dünya elden ele ulaşır. Dünyadan sana nasip olan şey güçsüz dahi olsan sana ulaşır. Senin zararına olan şeyi ise zorla dahi kendinden uzaklaştıramazsın. Her kim kaybettiği şeylerden ümidini keserse bedeni huzura kavuşur. Her kim de Allah'ın kendisini rızıklandırdığı şeye hoşnut olursa gözü aydın olur." (Emali et-Tusi, 225/393).
İbn-i Abbas şöyle diyor:
Resûlullah'ın (s.a.a.) sözlerinden sonra, Ali b. Ebi Tâlib'in (a.s.) bana yazdığı mektup kadar hiçbir sözden istifade etmedim. O bana şöyle yazdı: "Allah'a hamd ü senadan sonra... İnsan kendisine ulaşmayacak şey ulaşmadığı için hüzünlenir ve kendisine ulaşması mümkün olmayan şey ulaştığı için de sevinir. O halde ahiretten bir şeye eriştiğin zaman sevin ve ahiretten bir şeyi kaybettiğin zaman da eseflen. Eğer dünyadan bir şeye erişirsen sevinme, eğer dünyadan bir şeyi kaybedersen üzülme. Kederin ölümden sonrası için olmalıdır. Ve's-Selam." (Metalib'us-Suul, 55).
İmam Ali (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Hüzünlenme iki şeyden biridir: Ya bir şey geçmişte bana ulaşmamış ve gelecekte de kendisine ulaşma ümidim yoktur veya bir şey vakti gelmedikçe gökler ve yer ehlinden kendisine ulaşmak için yardım bile dilesem kendisine ulaşamam. Bu insanın işi ne kadar da ilginçtir! Kendisine kesin ulaşacak bir şeye ulaştığı için sevinmekte ve asla kendisine ulaşmayacak bir şeyi kaybettiği için de üzülmektedir. Eğer düşünecek olsaydı basireti açılır, kendisine önceden programlandığını anlar, kendisine ulaşan şeylerle yetinir ve olmayacak şeylerin peşinde koşmazdı ve kalbi zorla elde edilen şeylerden dolayı rahatlığa ererdi. O halde ömrümü bu ikisinden hangisi yolunda tüketeyim?
Resûlullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Ey insanlar, dünya hüzün yurdudur, sevinç değil! Zorluk yurdudur, rahatlık değil. O halde onu tanıyan bir ümitle sevinmez; zorluk ve darlık sebebiyle üzülmez." (A'lam'ud-Din, 343).
İmam Hasan (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Dünyadan talep edip ulaşmadığın şeyi, asla aklından bile geçirmediğin şey gibi say." (Keşf'ul-Gumme, 2/198).
İmam Ali (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Devran iki gündür, bir gün lehine ve bir gün aleyhinedir. Lehine olduğu takdirde şımarma, aleyhine olduğu takdirde ise incinme!" (Metalib'us-Suul, 225/393).
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kaybettiğin şeyler için üzülme ki seni gelecek şeylerden alı koymasın." (Gurer'ul-Hikem, 10434). (Muhammed Muhammedî Reyşehrî, Mizanu'l-Hikmet).