Yurt gezilerini sürdüren
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı
Hüseyin Baş'ın yeni durağı Niğde oldu.
BTP'nin Niğde teşkilatıyla buluşan Hüseyin Baş yerel seçim konusunda atılacak adımları anlattı, gündeme ilişkin değerlendirmeler yaptı.
Hüseyin Baş'ın Niğde'de yaptığı açıklamaların satır başları şöyle;
"Türkler göçe zorlanıp yerlerine yabancılar getiriliyor"
Bir memurun, bir esnafın, bir işçinin ev tutup kira ödemesi mümkün değil. İstanbul'da, Ankara'da, Bursa'da, İzmir'de, Antalya'da, Trabzon'da bir memur ev tutacak, bu evin kirasını ödeyecek, ödeyemez. Bir araba alayım dese alamaz, faturalarını zar zor öder. Hayatını idame ettiremediği bir noktada insanımız Türkiye'de. Dolayısıyla, 'ben nerede hayatımı idame ettiririm, nerede yaşamımı devam ettirebilirim oraya gideyim' diye plan yapmaya başlıyor. Yani ülkeyi bizim insanımız terk etmek zorunda kalıyor. Boşalan yerleri de yabancılara toprak satışları şeklinde elimizden çıkarıyorlar.
Bunun bir benzerini bundan yaklaşık 70 - 80 yıl önce Filistin yaşadı. Topraklarını sattılar İsraillilere ve bugün yaşanan durumlar ortada. Kendi vatanını para karşılığı devredenler şu anda yaşayacak vatan bulamaz hale geldi. Hepsi için üzülüyoruz, hepsi için biz de gayret ediyoruz. Tamam çok güzel ama, olayın biz de yaşamayalım diye sebeplerini de masaya yatırıp anlamamız gerekiyor. Türkiye'ye baktığınızda bundan çok da farklı olmayan, bunlara çok benzer bir durumla karşı karşıyayız, eş anlamlı bir süreci yaşıyoruz diyebiliriz.
"İktidar gerçeği anlatan insanların sesini kesmeye çalışıyor"
Bize düşen geleceğimize, çocuklarımıza, vatanımıza, devletimize, milletimize sahip çıkmak. Yaptığımız siyaset aslında bizim için hep söylüyorum bir tercih değil bir mecburiyet. Yani biz keyif olsun diye, siyaset yapmış olmak için siyaset yapmıyoruz. Günün bu sıcağında hadi iki kelam devlet işleri konuşalım diye toplanmıyoruz. Büyük problemler var ve bu büyük problemler hakikaten göstere göstere geliyor ama Türkiye'de siyaset, bu problemleri görmemek için elinden geleni yapıyor. Elinden geleni yapmakla kalmayıp bunun farkında olan insanların sesinin çıkmasının da önüne geçip buna engel olmaya çalışıyor. Bunların hepsini yaşıyoruz. Dolayısıyla mecbur olduğumuz bu siyaseti yapacağız ve öyle bir yapacağız ki insanlara bunu her ortamda her platformda, her şekilde anlatıp aktaracağız. Bu bizim vazifemiz. Çünkü BTP teşkilatları FETÖ ile bu ülkede ilk mücadeleye başlayan yapıdır. FETÖ'nün tehlikelerini, yaptığı yanlışları, ülkeye sızma faaliyetlerini, dini bozma faaliyetlerini Türkiye'de ilk ortaya koyan ve onlarla çetin bir mücadeleye giren Türkiye'deki ilk yapıyız. Buna Bağımsız Türkiye Partisi yapısı denir.
"Asıl hedef Türkiye'yi parçalamak diye kapı kapı dolaşıp anlattık"
FETÖ'nün yanısıra Irak savaşında, 'yapmayın etmeyin' diyen, Arap baharı denilen hikaye ile Suriye'ye girilip ve diğer bütün Ortadoğu ülkelerinin işgalinin önü açıldığı süreçte, 'aman yapmayın, bakın bu işin sonu Türkiye'ye gelir, Türkiye'ye dokunur, buraları parçalamak isteyenlerin asıl hedefi Türkiye'yi parçalamak' diye kapı kapı gezip anlatan BTP'dir. Türkiye'de yapılan referandumda, 'Türkiye'nin üniter yapısı, Türkiye'nin demokratik yapısı, yönetim yapısı bozuluyor' diye her yere gidip anlatan siyasi temsilciler sizlersiniz ve bizleriz.
"Siyasette yeni diye eskileri öne sürüyorlar"
Biz Bağımsız Türkiye Partisi olarak kurulduğumuz ilk günden beri Atatürkçülük, O'nun ilkeleri, Cumhuriyet, ülkenin çıkarları, milletin menfaatleri neyi emrediyorsa, neyi gerektiriyorsa o tarafta bulunduk. Dolayısıyla Türkiye'de böyle bir yapıyı istediğiniz kadar araştırın, istediğiniz kadar tarayın bulamazsınız. Bugün Türkiye'nin önüne yeniymiş gibi çıkan siyasiler dahi aslında eskiden beri Meclis koltuklarını dolduran, oralarda partilerde yetkin makamlarda olan insanlar. Bak, yenileri bile eskilerin içinden çıkarıyoruz ve bizim insanımız yeninin peşine gittiğini zannederken bile aslında eskinin peşinden gidiyor. Türkiye'de yeni olan farklı olan, denenmemiş olan tek bir siyasi yapılanma vardır O da Bağımsız Türkiye Partisi'dir.
"Devletin kıymeti kaybedince anlaşılır"
İnsanımıza gerçekleri anlatmak başta söylediğimi tekrar ediyorum bir tercih değil mecburiyettir, başka şansımız yoktur. Aksi halde bu vatanın elimizden nasıl kayıp gittiğini hepimiz izleriz oturduğumuz yerden.1900'lü yılların başında Osmanlı'daki herhangi bir vatandaşa bu devlet yıkılacak, yok olacak, parçalanacak deseydiniz O da size, 'Hadi oradan' derdi. Bak bu işler hiç anlamazsınız ufaktan ufaktan gelir gelir gelir bir bakmışsınız ne olduğunu bilmediğiniz bir sonuç… Aliya İzzetbegoviç, savaşçı mücadeleci bir insan, 'devlet denen şeyin kıymetini, o kelimenin kıymetini onu kaybettiğiniz zaman anlıyorsunuz' diyor. Böyle bir şey elimizde ama bu tehdit altında, bu kaybedilebilir! Bunun bekçisi kim, bunun mücadelecisi kim? Bizler olacağız ve bu mücadeleyi yaparsanız şunu göreceksiniz; Türk tarihte hiçbir zaman yenilmemiştir biz bu mücadeleyi yine kazanacağız