Seçimler öncesi yaşanan yalancı bahar, seçimlerin hemen sonrası kusursuz bir fırtınaya dönüştü.
Merkez Bankası'nın rezervleri ve Hazine'nin bütçesi eritilerek baskılanan döviz kurları seçimlerden sonra sürekli artmaya devam ediyor. Bugün yüzde 7 artış gösteren dolar kuru 23 lirayı geçerek tüm zamanların rekorunu kırdı. Ve görünen o ki, bu yükseliş devam edecek. Bu, aynı zamanda büyük bir devalüasyon demek. Döviz kurlarındaki yükseliş, finansal olarak dışa bağımlı, hammaddede, enerjide ve hatta en temel ürünlerde ithalatçı konumda olan ülkemiz için maliyetlerin daha da artması, yüksek enflasyon ve vatandaşların alım gücünün erimesi anlamına geliyor.
Döviz kurlarında tarihi rekor
İstanbul serbest piyasada dolar bugün 22.76 liradan, avro ise 24.32 liradan güne başladı. İlerleyen saatlerde günlük yüzde 7 oranında artış gösteren dolar kuru 23.16 lirayı görerek tüm zamanların rekorunu kırdı. Dün doların satış fiyatı 21.50 lira, avronun satış fiyatı ise 22.95 lira seviyesindeydi. Döviz kurlarında kademeli bir artış beklenirken, bugün "şok bir artış" yaşandı ve böyle bir artış en son Aralık 2021'de görülmüştü. 14 Mayıs seçimlerinin önceki günü dolar kuru 19.60 liraydı ve 14 Mayıs'a göre kurdaki yükseliş yüzde 18 oranında oldu. 28 Mayıs seçimlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeniden seçilmesiyle başlayan kur artışları, Mehmet Şimşek'in Hazine ve Maliye Bakanı olarak atanmasıyla rekor tazeledi. Döviz kurları seçimler öncesi Merkez Bankası'nın (MB) rezervlerinden milyarlarca dolar satarak dengede tutulmaya çalışılıyordu. Hatta bu sebeple MB'nin swap (takas) dahil net uluslararası rezervleri bir önceki hafta 21 yıl sonra ilk defa sıfırın altına inerek eksi 1.5 milyar dolara gerilemişti. Swap hariç net rezervlerin ise eksi 70-80 milyar dolar olduğu ifade ediliyor.
Şimşek'le ekonomide U dönüşü
Yapılan değerlendirmelerde, döviz kurlarındaki rekor artışı faiz artışlarının da takip edeceği belirtiliyor. Liberal ekonomistlerin "ekonomide normalleşme" dediği bu süreçte, Mehmet Şimşek liderliğindeki yeni ekonomi yönetiminin baraj kapılarını açtığı ve döviz kurlarını serbest bıraktığı ifade ediliyor. Döviz kurlarının serbest bırakılmasının temel nedeninin, ihracatçıyı memnun etmek ve yabancı sıcak parayı ülkeye çekmek olduğu iddia ediliyor. Döviz kurlarındaki rekor artış görünüşte ihracatı artırmak ve yabancı yatırımcıyı çekmek için cazip gibi görünse de, ülkemizin yabancı paraya olan bağımlılığı, finansal maliyetleri artırırken, hammadde ve enerjideki ithalata olan bağımlılığı da üretilen ve ihraç edilen tüm ürünlerin maliyetlerinde artış anlamına geliyor. Ayrıca döviz kurlarındaki artış, ürün ve hizmet fiyatlarının artması, vatandaşların gelirinin erimesi demek. Örneğin, sene başında 455 dolar olan asgari ücret, dün itibarıyla yaklaşık 370 dolar seviyesine geriledi. Liberal ekonomistler, Dolar kurunun yükselişinin Türk varlıklarına yabancı yatırımları artıracağını iddia ediyorlar ama Türkiye en kırılgan 5 ülkeden biri olduğu için bu mümkün gözükmüyor. Yine, dolar kuru artışının talebi baskılayacağı, ithalat bazlı talebin kısılacağı ve bunun da cari açığı azaltacağı iddia ediliyor. Halbuki Türkiye'de bir talep enflasyonu yok, üretimde, ihracatta, tüketimde hep ithalata bağımlı olunduğu için, her ihracat artışı aynı zamanda ithalat artışı anlamına gelecek ve bu da cari açığı yine artıracak.
Erdoğan bu politikaları reddetmişti
Türk Lirası'ndaki rekor değer kaybının ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeni ekonomi programını ilan ettiği 21 Kasım 2021 Bakanlar Kurulu Kabine Toplantısı sonrasında yaptığı açıklamalar yeniden gündem oldu. O tarihte Erdoğan, "Mandacı iktisatçıların reçetelerine itibar etmiyoruz. Altını bir kez daha çizerek ifade etmek istiyorum, bu politika ile biz ne yaptığımızı, ne için yaptığımızı, nasıl yaptığımızı hangi risklerle karşı karşıya bulunduğumuzu, sonunda ne elde edeceğimizi gayet iyi biliyoruz" demişti. Erdoğan bu açıklamayı yaptığında dolar 11.06 lira, Euro ise 12.48 liraydı. O tarihten bu yana dolar kuru, TL karşısında yüzde 100 değer kazandı. Bütün bu ve benzeri açıklamalar ve Türkiye Ekonomi Modeli'nin ardından ekonomi büyük bir çıkmazın içine sokuldu; şimdi de U dönüşü yapılarak uyguladıklarının tam tersini düşünen Mehmet Şimşek yeniden işin başına getirildi. Peki, Mehmet Şimşek ekonomik sorunları çözebilir mi? Amaç, kur ve faiz artışı, ayrıca vergi artışı ile talebi kısmaksa, diğer ifadeyle kemer sıkma politikaları uygulanacaksa, bu, zaten açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşayan vatandaşlarımızın daha da mağdur olması demek. Amaç ihracatı artırıp, cari açığı kapatmaksa, bu asla mümkün olmayacak, çünkü ihracat artışı ithalat artışı demek, bu da dış ticaret açığı ve cari açık demek. Amaç, dışarıdan yabancı sermaye çekmekse, yabancı sermaye bu kırılganlıkta asla gelmez, farzı muhal gelse bile, kâr amaçlı gelir, bunun da faturası yine devlete ve millete çıkar.
Bağımsız Türkiye Partisi'nin parti programında olan Prof. Dr.
Haydar Baş'ın
Milli Ekonomi Modeli dışında hiçbir çözüm Türkiye'nin ekonomik sorunlarına köklü çözümler sunamaz.