Yeni Zelanda'nın 'İsa Kilisesi' anlamına gelen sakin kenti Christchurch'te Cuma günü çalan sirenler yerini Cumartesi günü 'yas'a bıraktı.
Ancak tarihindeki en büyük terör eylemiyle yüzleşen ülkede 'ulusal yas' ilan edilmedi. Hedef alınanlar Hıristiyan ya da Yahudi olsaydı, böyle mi olurdu? Oysa Etiyopya, 10 Mart'ta başkenti Addis Ababa'dan Kenya'nın başkenti Nairobi'ye giderken Etiyopya Havayolları uçağının düşmesi sonucu ölen 157 kişi hatırasına hürmeten bir günlük ulusal yas ilan edilmişti. Zira o da bir cinayetti, Amerikan şirketi Boeing'in işlediği cinayet!
Bu ilk cinayet değil
Yeni Zelanda'da iki camiye yönelik Cuma günü gerçekleştirilen vahşi eylem bir ilk değil. İslam dünyasını işgalle yetinmeyen Hıristiyan dünyası, kendi ülkelerindeki Müslümanları hedef almaktan geri durmuyor.
Hıristiyan fanatikler özellikle son 8 yılda çok sayıda Müslümanlara yönelik saldırı gerçekleştirdi. Norveç'te 2011 yılında İşçi Partisi'nin gençlik kampını bombalarla ve uzun namlulu silahlarla hedef alarak, 77 kişiyi katleden cani Anders Behring Breivik, savunmasında 'Müslümanların işgali'ni önlemek istediğini söyledi.
O eylemde 3 Müslüman genç ölmüştü ancak eylemin altında yatan motivasyon İslam karşıtıydı. Breivik'in hazırladığı bin 500 sayfalık İslam karşıtı manifestoda Türkiye'ye ve Türklere 237 kez atıf yapılmıştı.
Kanada'da bir cani, 2017 yılında akşam namazını eda eden 6 Müslümanı katletti.
katil, savunmasında sığınmacıların ailesini öldürmekten korktuğunu söyledi.
Yine 2017'nin sonuna doğru Londra'da Finsbury Park'ta bir cani, "Tüm Mülümanları katletmek istiyorum" diye bağırarak, arabasını caminin dışında namaz kılan müminlerin üzerine sürdü. Cani, bir mümini katletti, 12 mümini yaraladı.
Trump'ın nefret dili etkili oldu
ABD'de ise Donald Trump başkan seçildikten bu yana Müslümanlara yönelik saldırılar arttı. Trump, 2015-2016 yıllarında seçim kampanyası yürütürken, seçmene 'ülkesini tümüyle Müslümanlara kapatma' sözü veriyordu. Trump'ın bu tavrı dünya genelinde aşırı sağı cesaretlendirdi. Nitekim Trump, Christchurch saldırısını kınamadı.
ABD Başkanı, 'beyaz ırkçılık' olarak adlandırılan aşırı sağcı, fanatik Hıristiyan anlayışını tehdit olarak görmediğini ilan ederek, bunların 'küçük bir grup' olduğunu savundu.
Öte yandan Trump, Yeni Zelanda'da iki camiye düzenlenen terör saldırısın 'berbat bir şey' olarak niteledi ancak ısrarla bunun bir 'terör eylemi' olduğunu dile getirmedi.
Haçlı saldırısından çıkarılacak sonuçlar
Christchurch'teki Haçlı saldırısının arkasında çok şey var. Nitekim katil Brenton Harrison Tarrant'ın cinayeti işlediği silahta yer alan kavamlar bunu ortaya koyuyor.
Bu sembollerden biri 'Turkofagos yani Türk Yiyici'... Bu tabir, Osmanlı askerlerine karşı savaşan Yunan milislerin kullandığı bir kavram. Silahta İnebahtı Savaşı da var, BM Göçmen Sözleşmesi de... Peki, bu cinayetten ne tür sonuçlar çıkarılabilir?
1. ANZAK'ların torunları aradan 104 yıl geçse de Çanakkale'yi unutmadı. ANZAK anlayışı o bölgede hala çok güçlü. Her yıl binlerce ANZAK torunu 15 bin kilometre yol katederek Çanakkale'ye geliyor.
2. Yeni Zelanda dünyanın en sakin ülkelerinden biri. Bu eylemle demek istediler ki, Müslümanlara dünyanın hiç bir yerinde rahat yok.
3. Zengin Çinliler siyasi kargaşadan ve nükleer silahlardan korunmak için orada ev alıyor! Yeni Zelanda Hükümeti, geçtiğimiz aylarda bunu engellemek için harekete geçti. Yabancılara 'bu ülke sizin için güvenli değil' mesajı verdiler.
4. Avustralya ve Yeni Zelanda'ya Pakistan ve Bangladeş'ten sığınmacılar gidiyor. İki ülkede yaklaşık 300 bin Müslüman yaşıyor. Bu eylemle, "Gelmeyin, burada güvende değilsiniz, Müslüman nüfusu artmasın" demeye getiriyorlar. Bir bakıma "Aborijinleri yok ettik, sizi de yok ederiz!" diyorlar.
5. Yeni Zelanda Devlet Başkanı İngiltere Kraliçesi... İngiliz istihbaratının (MI6) işin içinde olmadığını düşünmek safdillik olur. Elbette MI6'nın kardeşi CIA da bu işin içindedir.